İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Uzmanı Şant Manukyan, ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinin ardından Kongre'nin yapısı ve Hazine Bakanlığı koltuğuna oturacak kişinin ekonomik gelişmeleri yakından etkileyeceğini ifade etti. Manukyan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, seçim sürecinin ekonomik ve siyasi boyutlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
Seçimlerin yalnızca başkanlık yarışı olarak değil, iki aşamalı bir süreç olarak ele alınması gerektiğini belirten Manukyan, Kongre’nin önemini vurgulayarak, "Cumhuriyetçi kanattan Donald Trump veya Demokrat kanattan Kamala Harris kazanır gibi söylemler, Kongre’nin önemini göz ardı etmek olur," dedi.
Ekonomik Vaatler ve Gerçeklikler
Manukyan, seçmenlere vaat edilen politikaların her zaman uygulanamadığını ve ekonomik gerçeklerin süreçte belirleyici rol oynadığını hatırlatarak, örnek olarak Joe Biden’ın başkanlık kampanyasında çevre koruma vaadiyle kaya petrolüne sınırlama getirme önerisine dikkat çekti. Ancak günümüz itibarıyla ABD’nin 2020’ye kıyasla petrol üretiminde rekor seviyelere ulaştığını söyleyen Manukyan, bu durumun ekonomik gerçeklerle örtüştüğünü belirtti.
Manukyan, "Başkanlık seçimlerinin hemen ardından vaatlerin hepsi gerçekleşmeyebilir, bu nedenle seçmenlerin tüm vaatleri beklentisiz bir şekilde ele alması önemli," diye ekledi.
Hazine Bakanı Kilit Rolde
Manukyan, seçim sonrası ekonomik politikalar üzerinde en büyük etkiye sahip olacak pozisyonun Hazine Bakanı olduğunu belirtti. Manukyan’a göre, özellikle bankacılık devi JPMorgan Chase’in CEO’su Jamie Dimon’ın adı geçmişte de bakanlık için gündeme geldi. Dimon’ın Hazine Bakanı olduğu bir senaryoda, Trump’ın bazı radikal ekonomik vaatlerinin gerçekleşmeyeceğini vurgulayan Manukyan, örnek olarak Trump’ın gelir vergisini kaldırıp tüm vergiyi gümrük vergilerinden elde etme fikrini sundu.
Bu vaadi değerlendirirken ABD’nin ithalat miktarıyla vergi gelirleri arasındaki dengesizliğe dikkat çeken Manukyan, "ABD’nin ithalatı yaklaşık 3 trilyon dolar, ancak vergiye konu olan miktar 20 trilyon dolara ulaşıyor. Sadece ithalattan elde edilecek bir gelir bu açığı kapatmaz. Böyle bir adım denense bile ABD ekonomisinde büyük bir karmaşa yaşanır," ifadelerini kullandı.
Gelir vergisinin kaldırılması halinde diğer ülkelerden ABD’ye sermaye akışı yönünde hareketlenmeler yaşanabileceğini de belirten Manukyan, “Uluslararası düzende bu tür bir değişim oldukça zorlayıcı olur," dedi.
Dış Politikada Ekonomi Önceliği
ABD’nin seçimlerin ardından dış politikadaki duruşunu da ekonomik çıkarlar çerçevesinde şekillendireceğini düşünen Manukyan, Trump’ın dış politikada ekonomi temelli bir yaklaşım benimsediğini belirtti. Özellikle NATO ve Almanya gibi konularda muhalif bir tavır alan Trump’ın, Çin’e ise “Gel fabrikayı ABD’de kur” şeklindeki açıklamalarıyla merkantilist bir bakış açısı sergilediğini ifade etti.
Trump’ın dış politikada Ukrayna’ya yardımları kesme, NATO konusunda Almanya’ya karşı çıkma, İsrail’e destek sağlama ve İran’a yönelik ambargoları sıkılaştırma gibi hamlelerinin ekonomik çıkarlarla uyumlu olduğunu belirten Manukyan, "Trump’ın dış politikadaki hamleleri doğrudan ekonomi üzerinden okunmalı, bu nedenle Trump’ın dış politikası ekonomiyle bütünleşmiş bir yapıda ilerliyor," dedi.
Seçimlerin Ekonomiye Yön Verecek Etkisi
ABD seçimlerinin ardından Hazine Bakanı ve Kongre’nin yapısının ülkenin ekonomik gelişmelerini yönlendirecek bir etki yaratacağına inandığını ifade eden Manukyan, seçim sonucunda belirlenecek politikaların, ABD’nin uluslararası alandaki ekonomik duruşunu da belirleyeceğini vurguladı. Manukyan’a göre, seçimin sonuçları, sadece ABD için değil, küresel ekonomi üzerinde de etkili olacak.