Enerji sektöründe devrim yaratacak yeni bir analiz, yapay zekânın (AI) petrol üretiminde oyunun kurallarını değiştirebileceğini ortaya koydu. Danışmanlık devi Wood Mackenzie’nin son raporuna göre, gelişmiş yapay zekâ algoritmaları sayesinde mevcut petrol sahalarından 1 trilyon varil ek üretim yapılması mümkün olabilir. Bu miktar, enerji dönüşümünün beklenenden yavaş ilerlemesi nedeniyle 2050’ye kadar süreceği öngörülen küresel petrol talebini karşılamada kritik rol oynayabilir. Enerji dönüşüm süreci küresel ölçekte ilerlese de, petrol talebi kalıcı bir direnç gösteriyor. Wood Mackenzie’nin projeksiyonuna göre, küresel petrol tüketimi 2030’ların ortalarına kadar zirveye ulaşmayacak. 2050 yılına kadar olan dönemde toplam talebin 1 trilyon varile ulaşması bekleniyor. Ancak mevcut yatırım ve üretim planları bu ihtiyacın yalnızca 650 milyar varillik kısmını karşılayabiliyor. Ortaya çıkan 350 milyar varillik arz açığı, sektörün yeni teknolojilerle üretim kapasitesini artırmasını zorunlu hale getiriyor. İşte tam bu noktada, yapay zekâ devreye giriyor.
AI artık sahada: “Analoglar” petrolü yeniden okuyor
Wood Mackenzie’nin geliştirdiği “Analoglar” adlı yapay zekâ platformu, dünya genelindeki petrol sahalarını 60’tan fazla teknik ve ticari kriter üzerinden karşılaştırmalı biçimde analiz ediyor. Sistem; kayaç yapısı, rezervuar basıncı, akışkan davranışları ve jeolojik benzerlikler gibi parametreleri değerlendirerek her bir sahadan ne kadar daha fazla petrol üretilebileceğini hesaplıyor. Bu sistem, geleneksel analizlerin kaçırabileceği potansiyel üretim alanlarını ortaya çıkarıyor. Makine öğreniminin “kümeleme” (clustering) tekniğiyle çalışan sistem, her sahayı dünya genelinden en benzer 100 saha ile karşılaştırarak geri kazanım oranlarını yeniden değerlendiriyor. Geleneksel üretim yöntemlerinde büyük petrol sahalarından ortalama yüzde 29 oranında petrol çıkarılabiliyor. Bunun yaklaşık yüzde 15’i halihazırda üretilmiş durumda. Yapay zekâ destekli analizler ise bu oranı yüzde 6 ila 12 arasında artırmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Bu fark küçük gibi görünse de, toplamda 1 trilyon varillik ek petrol üretimi anlamına geliyor. Yani mevcut sahalardaki geri kazanım potansiyeli neredeyse iki katına çıkıyor.
Norveç ve İngiltere referans, gelişmekte olan ülkeler potansiyel dolu
Yapay zekâ destekli analizler, ülkeler arasındaki üretim verimliliği farklarını da açıkça ortaya koyuyor. Norveç ve Birleşik Krallık gibi olgun sahalara sahip ülkeler, uzun süredir ileri teknolojiler kullanarak yüksek geri kazanım oranlarına ulaşmış durumda. Bu ülkeler artık yeni gelişmekte olan pazarlar için referans niteliği taşıyor. Buna karşılık, altyapısı zayıf ve mali düzenlemeleri karmaşık olan bölgelerde — özellikle Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika’daki ulusal petrol şirketlerinin işlettiği sahalarda — büyük bir potansiyel bulunduğu belirtiliyor. Uzmanlara göre, yapay zekâ özellikle bu ülkelerde verimliliği artıran stratejik bir araç haline gelebilir.
Enerji denkleminde yeni faktör: Yapay zekâ
Uzmanlara göre yapay zekâ, petrol üretimini sadece optimize etmekle kalmayacak; aynı zamanda yatırım planlaması, sondaj stratejileri ve çevresel risk analizlerinde de devrim yaratacak. Petrol şirketleri için bu gelişme, mevcut sahalardan maksimum verim alma fırsatı sunarken, enerji dönüşüm sürecinde ortaya çıkan arz açığının dengelenmesine de katkı sağlayabilir. Ancak çevre politikaları ve yatırımcı baskısı, yapay zekâ sayesinde elde edilecek bu “fazla üretim”in sürdürülebilirliği konusunda tartışmaları da beraberinde getiriyor.