Türkiye, Avrupa Birliği'nin 150 milyar euroluk Avrupa Güvenlik Eylemi (SAFE) mekanizmasına resmi olarak katılma iradesini ortaya koydu. Ankara’nın bu hamlesi, hem AB ile siyasi ve ekonomik entegrasyon sürecini yeni bir düzleme taşımayı hem de NATO içindeki stratejik pozisyonunu pekiştirmeyi hedefliyor. Savunma sanayiinde derinleşen entegrasyon vizyonuyla atılan bu adım, Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinde aktif rol oynama kararlılığını net biçimde yansıtıyor.
Ortak Satın Alma ve Fon Erişimi Dönemi Başlıyor
SAFE, AB’nin savunma sanayii kapasitesini artırmak, stratejik özerkliğini güçlendirmek ve tedarik zincirlerini güvence altına almak amacıyla hayata geçirilen kapsamlı bir finansal ve operasyonel yapı. Türkiye’nin katılımıyla birlikte, Avrupa'nın savunma kabiliyetinde daha kapsayıcı ve iş birliğine dayalı bir modelin gelişmesi öngörülüyor. Bu mekanizma kapsamında, üye ve katılımcı ülkelerin en az iki taraflı ortak tedarik projelerine dâhil olmaları hâlinde, 150 milyar euroya kadar kredi desteğinden yararlanabilecekleri belirtiliyor.
Ankara’nın Öncelikli Talepleri Netleşti
Resmi kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye SAFE’e katılım yönünde şu yapısal talepleri masaya koydu:
- Ortak tedarik projelerine erişim koşullarının yumuşatılması
- Türk savunma sanayii firmalarının AB içi üretim süreçlerine daha fazla entegre edilmesi
- NATO üyesi ama AB üyesi olmayan ülkelerin dışlanmaması
- Türkiye’nin yüksek performanslı savunma ürünlerinin SAFE içinde öncelikli değerlendirilmesi
- Mevcut üretim kapasitesine göre daha esnek üretim oranlarının kabulü
Bu talepler doğrultusunda Türkiye’nin AB ile ikili anlaşma imzalama sürecine geçmesi bekleniyor.
Katılım Şartları Net: AB İçi Üretim Yüzde 65 Şartı
SAFE mekanizmasına dahil olabilmek için bazı teknik kriterlerin sağlanması gerekiyor. Fonlardan yararlanılabilmesi için satın alınacak savunma sisteminin değerinin en az yüzde 65’inin AB ülkeleri, Ukrayna veya AEA-EFTA ülkelerinde üretilmiş olması gerekiyor. Geriye kalan yüzde 35’lik kısım ise üçüncü ülkelerden tedarik edilebiliyor. Türkiye’nin de aralarında olduğu NATO ülkeleri, AB üyesi olmamakla birlikte halihazırda AB ile Güvenlik ve Savunma Ortaklığı (SDP) bulunan ülkeler olarak SAFE kredilendirme sürecine katılabilecek.
Avrupa Güvenliği İçin Stratejik Bir Dönemeç
Rusya-Ukrayna savaşı sonrası AB’nin güvenlik politikalarında yaşanan paradigma değişimi, SAFE mekanizmasını kritik bir noktaya taşıdı. Özellikle ABD'nin Ukrayna’ya olan askeri yardımını azaltabileceği beklentisi, Avrupa'nın kendi güvenlik sorumluluğunu üstlenmesi yönündeki baskıyı artırdı. SAFE; mühimmat, hava savunma sistemleri, elektronik harp, drone ve anti-drone sistemleri gibi stratejik öneme sahip alanlarda ortak üretimi destekleyerek Avrupa'nın savunma sanayiini daha dayanıklı hâle getirmeyi amaçlıyor.
Türkiye’nin Katılımı AB İçin “Samimiyet Testi” Olacak
Türkiye’nin bu sürece aktif olarak dâhil olma girişimi, AB açısından da bir "samimiyet testi" olarak görülüyor. Türk savunma sanayiinin son yıllarda kazandığı yetkinlik ve ihracat başarısı, SAFE kapsamında kayda değer bir katkı sunma potansiyeline işaret ediyor. Yetkililer, Türkiye’nin dâhil edilme şeklinin, AB’nin müttefiklik anlayışı, güvenlik mimarisi vizyonu ve NATO ile ilişkilerindeki stratejik önceliklerini de test edeceğini vurguluyor.
Yeni Bir Sayfa mı Açılıyor?
Ankara’nın SAFE sürecine katılım kararı, sadece savunma iş birliklerini değil, Türkiye–AB ilişkilerinin genel yönünü de etkileyecek. İkili anlaşma görüşmelerinin ilerlemesi hâlinde, Türkiye’nin Avrupa savunma tedarik zincirinde stratejik bir oyuncu olarak konumlanması bekleniyor. SAFE üzerinden kurulacak yapısal iş birlikleri, Türkiye'nin Avrupa güvenliğinde daha görünür bir rol üstlenmesini sağlayabilir. Bu da hem ekonomik hem diplomatik düzlemde yeni bir sayfanın habercisi olabilir.