Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) bu hafta açıklayacağı faiz kararı öncesi piyasalar dikkat kesildi. Uzmanlar, Euro Bölgesi’nde enflasyon baskısının sürmesi ve ekonomik toparlanmanın yavaş ancak istikrarlı ilerlemesi nedeniyle ECB’nin faiz indirim döngüsünü tamamlamış olabileceği görüşünde birleşiyor. Bu hafta açıklanacak kararda faiz oranlarında değişiklik beklenmiyor, gözler ECB Başkanı Christine Lagarde’ın yönlendirmelerinde olacak.
“İndirim Dönemi Bitmiş Olabilir”
Rabobank Kıdemli Makrostratejisti Bas Van Geffen, eylül toplantısından bu yana verilerin büyük oranda sabit kaldığını belirterek, “Bu nedenle ‘güvercinler’ bu ay faiz indirimi baskılarını geri çekebilir. ECB’nin yeni bir faiz indirimi için güçlü bir gerekçesi kalmadı” dedi. Geffen’e göre, ECB’nin aralık toplantısında da faizleri sabit tutması durumunda “bir sonraki adımın faiz artışı olma olasılığı” artacak.
“Enflasyonist Baskı Devam Ediyor”
Commerzbank Kıdemli Ekonomisti Marco Wagner de benzer bir değerlendirme yaptı. Wagner, tedarik zincirlerindeki darboğazların hem üretim maliyetlerini artırdığını hem de enflasyonist baskıyı güçlendirdiğini vurguladı. “Bu koşullarda ECB’nin faiz oranlarını değiştirmesi için bir neden görünmüyor” diyen Wagner, 2026 boyunca faizlerin sabit kalacağı tahminini koruduklarını söyledi. ING Group Başekonomisti Peter Vanden Houte, son açıklanan ekonomik verilerin “karışık sinyaller” verdiğini belirtti. Houte, “Sanayi üretimi ve tüketim verileri beklentilerin altında kaldı ancak PMI rakamları imalatta sınırlı bir iyileşmeye işaret ediyor. Enflasyon yeniden yüzde 2 eşiğini aşsa da enerji fiyatlarındaki düşüşle yıl sonuna kadar bu seviyenin altına inebilir” ifadelerini kullandı.
Piyasaların Gözü Lagarde’da
Uzmanlara göre, ECB’nin faizleri sabit tutması piyasa için sürpriz olmayacak. Asıl önem taşıyan ise Başkan Christine Lagarde’ın açıklamaları olacak. Piyasalar, Lagarde’ın “enflasyon beklentileri ve yeni indirim olasılığına dair tonunu” dikkatle izleyecek. Ekonomistler, ECB’nin faiz indirimi dönemini tamamladığını, ancak yeni bir artış döngüsüne başlamadan önce daha güçlü ekonomik verilere ihtiyaç duyacağını vurguluyor.
