Global ekonomide yaşanan yavaşlama sinyalleri ve olası resesyon beklentileri, Türkiye’yi bir dizi doğrudan ve dolaylı kanaldan etkileyebilir. İşte detaylı analiz:
İhracatta Pazarlara Erişim Zayıflayabilir
Küresel talepteki düşüş, ihracat odaklı sektörleri vurabilir. Türkiye’nin özellikle otomotiv, beyaz eşya, tekstil ve tarım ürünleri gibi ana ihraç kalemleri, azalan dış talep nedeniyle zorlanabilir. Bu durum, döviz gelirlerinde düşüşe yol açarak cari açık üzerinde baskı oluşturabilir.
Döviz Kurları ve Enflasyon Üzerinde Baskı
Talep daralması ve dış gelir kaybı, döviz girişlerinde düşüş yaratabilir. Bu da TL’nin değer kaybetmesine neden olabilir. Kur yükselişi sonrası ithal ürün maliyetleri artar, bu da iç enflasyonu körükleyerek hane halkı ve işletmeler üzerindeki mali yükü artırır.
Faiz Politikalarında Zorluklar
Merkez Bankası, enflasyonla mücadele için faizleri yüksek tutarken, ekonomik yavaşlama eğilimini de gözetmek zorunda kalacaktır. Ancak global resesyon ortamında faiz indirimi yapılması, enflasyonu kontrol etme hedefiyle çelişebilir ve politikada denge bulma sürecini karmaşıklaştırır.
Yabancı Sermaye Girişlerinde Azalma
Risk algısı yükseldiğinde gelişen piyasalar riskten kaçınır hale gelir. Bu da portföy yatırımlarının azalması ve yabancı sermaye çıkışı anlamına gelebilir. Bu gelişme, Borsa İstanbul ve kur üzerinde volatilite yaratabilir. İç talep ve büyüme beklentileri de olumsuz etkilenebilir.
Bankacılık Sistemi ve Kredi Riski
İhracat gelirlerindeki düşüş, bazı sektörlerde ödeme zorluğuna neden olabilir. Bu da bankaların takipteki kredilerinde artışa yol açabilir. Bankacılık sektöründe risk primleri artarken, kredi maliyetleri yükselebilir ve ekonomik aktivite daha da yavaşlayabilir.
İşsizlik ve Tüketici Güveni
İhracat, sanayi üretimi ve hizmet sektörlerinde yavaşlama görülmesi, istihdamda daralma riskini artırır. Bu durum, tüketici harcamalarını kısıtlayarak iç talebi gevşetir ve büyümeyi sınırlayan kısır döngü yaratır.
Hükümet Politikalarında Yapısal Düzenleme Baskısı
Global durgunluğa karşı iç talebi canlandırıcı mali teşvikler, altyapı projeleri veya sosyal destek paketleri gündeme gelebilir. Ancak bu girişimler bütçe üzerinde baskı yaratabilir, borçlanma ihtiyacını artırabilir ve mali disiplinde zorluklara yol açabilir.
