Faiz yükü bütçeyi boğuyor: Her 100 TL verginin 21 TL’si faize gidiyor

Kamunun borçlanma ihtiyacı arttıkça bütçedeki faiz yükü de büyüyor. 2025’in ilk 9 ayında faiz giderleri geçen yıla göre yüzde 82 artarak 1 trilyon 662 milyar lirayı aştı. Böylece toplanan her 100 liralık verginin 21,4 lirası faize giderken, bütçe harcamaları içinde faiz payı yüzde 16’nın üzerine çıktı

Kamunun artan borçlanma ihtiyacı, bütçedeki faiz yükünü tarihi seviyelere taşıdı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 2025 yılı 9 aylık bütçe sonuçlarına göre, faiz giderleri geçen yıla kıyasla yüzde 82 artarak 1 trilyon 662 milyar lirayı aştı. Böylece bütçeden faize ayrılan pay yüzde 16,3’e, vergi gelirlerine oranı ise yüzde 21,4’e yükseldi. Başka bir ifadeyle, devletin topladığı her 100 liralık verginin 21 lirası faize gidiyor.

Faiz yükü 8 yılda ikiye katlandı

2017 yılında toplanan her 100 liralık verginin 12,5 lirası faize giderken, 2025 itibarıyla bu oran 21 lirayı geçti. Faiz harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı ise 2022’de yüzde 10,6, 2023’te yüzde 10,2 seviyesindeydi. Ancak 2024 sonrası bozulma hız kazandı. 2025’in ilk 9 ayında bu oran yüzde 16,3 ile son 15 yılın zirvesine ulaştı. Ekonomistler, bu yükselişin iki temel nedeni olduğuna dikkat çekiyor:

  • Borçlanma hızındaki artış,
  • Yüksek faiz oranlarıyla yapılan yeni borçlanmalar.

 

Borç stoku 12,5 trilyon lirayı aştı

Merkezi yönetim borç stoku, 2018’de 1 trilyon liranın altındayken, 2025 Ağustos itibarıyla 12,5 trilyon liraya çıktı. Yılbaşında 9,6 trilyon lira olan borç stoku sadece 8 ayda 3 trilyon lira arttı. Hazine’nin aylık borçlanma temposu 300 milyar liranın üzerine çıktı. Uzmanlara göre, asıl sorun borç miktarından çok borçlanma maliyetinin sürdürülemez hale gelmesi. Türkiye’nin Eurobond borçlanmalarında yüzde 5’in üzerinde, TL cinsinden 2 yıllık tahvillerde yüzde 40, 5 yıllıklarda yüzde 37, 10 yıllıklarda ise yüzde 32 seviyelerinde faiz ödediği belirtiliyor.

“Faiz için borçlanıyoruz”

Hazine uzmanları, son yıllarda borçlanmanın sadece anapara geri ödemeleri için değil, faiz ödemelerini finanse etmek için de yapıldığını ifade ediyor. Bu durumu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de geçtiğimiz günlerde şöyle özetlemişti: “Son 2-3 yılda faiz dışı açık verdik. Yani faizi de borçlandık. Bundan sonraki üç yılda faiz dışı fazla hedefliyoruz. 2026’da faiz harcamalarının milli gelire oranı zirveye ulaştıktan sonra gerileyecek.” Ancak mevcut tablo, faiz yükünün ekonomi yönetiminin hedeflediği mali disipline ulaşmayı zorlaştırdığını ortaya koyuyor. Uzmanlar, faiz harcamalarındaki artışın yapısal nedenlerine dikkat çekiyor. Ekonomideki enflasyon belirsizliği, para politikasına yönelik güven eksikliği ve yüksek risk primi, kamu borçlanma maliyetlerini artırıyor. Türkiye’nin uzun vadeli tahvil faizlerinin, hedeflenen enflasyonun dört katı seviyede olması, piyasanın kamu maliyesine olan güvensizliğini açıkça gösteriyor.

Faiz ödemesi anaparayı geçti

Bütçe verilerine göre, iç borçta faiz ödemeleri artık anapara geri ödemelerini geçmiş durumda. Ekonomi çevreleri bu durumu, “borçla faiz ödenen bir dönem” olarak nitelendiriyor. Bütçedeki faiz dışı açık nedeniyle kamunun her yeni borçlanması, yalnızca yatırımlar için değil, geçmiş borçların faizini karşılamak için de kullanılıyor. 2025’in ilk 9 ayında bütçenin her 100 liralık harcamasının 13,2 lirası faize giderken, toplanan her 100 liralık verginin 21,4 lirası da aynı amaca ayrıldı. Ekonomistler, faiz yükünün 2026’da zirveye çıkacağını ve bütçe dengelerinin bu süreçte ciddi baskı altında kalacağını öngörüyor. Türkiye ekonomisinin önündeki en kritik sınav ise açık: Yüksek faizle borçlanmayı azaltacak güven ortamının yeniden inşası.

İLGİLİ HABERLER