Ekonomide yüksek enflasyon ve faiz baskısı, vatandaşın kredi borçlarını çevirmesini zorlaştırdı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son verilerine göre, takibe düşen kredilerin toplam krediler içindeki payı 2025 yılı başındaki %1,84 seviyesinden %2,42’ye çıktı. Artış özellikle bireysel krediler ve kredi kartı borçlarında dikkat çekici boyutlara ulaştı. Bireysel kredi kalemleri incelendiğinde, konut kredilerinde takibe düşme oranı yılbaşındaki %0,14’ten %0,16’ya, taşıt kredilerinde ise %0,42’den %0,62’ye yükseldi. Taşıt kredilerinin toplam bireysel krediler içindeki payı ise %3,69’dan %1,87’ye gerileyerek son yılların en düşük seviyesine indi.
İhtiyaç kredilerinde tablo daha vahim
Kredi borcunu ödeyemeyenler içinde en büyük pay ihtiyaç kredilerinde. Bireysel krediler içindeki payı %74’e çıkan bu kalemde, takibe düşen kredilerin oranı %4,10’dan %5,26’ya yükseldi. Bu oran 2024 başında yalnızca %3 seviyesindeydi, yani iki yılda neredeyse yüzde 75’lik artış yaşandı. Uzmanlar, bu yükselişin reel gelir kaybı, faiz artışları ve kredi kartı borçlanmasının hızla büyümesiyle bağlantılı olduğuna dikkat çekiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek başkanlığında bugün toplanan Finansal İstikrar Komitesi, kredi piyasalarındaki gelişmeleri gündemine aldı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, “Tüketici kredileri ve kredi kartı yapılandırmalarına yönelik bugüne kadar atılan adımlar değerlendirilmiş, önümüzdeki dönemde atılabilecek yeni adımlar ele alınmıştır.”
ifadeleri yer aldı. Bu açıklama, bireysel borçluluk ve kart limitleri konusunda yeni düzenlemelerin gündeme gelebileceği sinyali olarak değerlendirildi.
BDDK’nın yapılandırma süresi sona erdi
BDDK’nın 10 Temmuz’da başlattığı bireysel kredi ve kredi kartı yeniden yapılandırma düzenlemesi, 10 Ekim 2025’te sona erdi. Bu süreçte binlerce vatandaş borcunu yeniden yapılandırarak ödeme kolaylığı elde etti. Ancak son veriler, yapılandırmadan yararlanmayan kesimlerde takip oranının artmaya devam ettiğini gösteriyor. Artan takip oranları, hanehalkı borçluluğunda finansal kırılganlığın derinleştiğine işaret ediyor. Ekonomistler, kredi büyümesinin kontrol altında tutulması gerektiğini, aksi halde bankacılık sektöründe risk yönetimi baskısının artabileceğini vurguluyor.